6 Şubat Sosyal Kültür Dayanışma Yardımlaşma Derneği / Hakkımızda
Dernek kurucularımızın tamamı sosyal ve toplumsal duyarlılıkları ile empati duyguları yüksek, hukuktan, demokrasiden, eşitlikten, laiklikten, özgürlükten, adaletten, dayanışmadan, temel insan haklarından, üretimden, emeğe saygıdan yana yaşam ilkeleri olan ve bireysel yaşamlarında bu ilkeleri pratiğe yansıtan kişilerdir.
Her birimiz kişisel yaşamlarında iyiliğin, doğruluğun, demokrasinin, paylaşımın, dayanışmanın çeşitli şekillerdeki pratiğini tek tek uygularken 6 Şubat depreminde ve sonrasında bir araya gelerek güç birliği oluşturduk ve deprem bölgesine bir kurum kimliği olmaksızın defalarca yardımlar götürdük ve dağıttık.
6 şubat depremini sabah 04.25’te Hatay/Antakya’dan gelen bir telefonla haber aldığımızdan itibaren yüreğimiz orada atmaya başladı. Birkaç saat içinde depremin büyüklüğünü, şiddetini, kapsamını ve depremi yaşayanların içinde bulundukları zordan da öte koşullarını kavradıktan sonra hızla bir yardım aracı (Giysi, ayakkabı, battaniye, gıda, su) oluşturup İzmir’den Antakya’ya gitmek üzere yola çıktık. Antakya’ya vardığımızda gördüğümüz dehşet, insanların içinde bulunduğu dram, acı, yokluk ve çaresizlik gözyaşlarımızı gözlerimize hapsetmiş, yüreğimize unutulması güç acılar zerketmişti. Artçı depremlerin bazen birkaç dakikada bir, bazen yarım saatte bir devam etmesi korkumuzu sürekli kıldıysa da, bilincimiz yardıma gittiğimizi ve artık en önemli görevimizin her türden yardım olduğunu haykırıyordu. Oradaki tüm aile bireylerimizin, yakınlarımızın, dostlarımızın, tanıdıklarımızın yaşamını kökten değiştiren, evsiz, barksız, sokakta, soğukta kalmalarına neden olan ve ilk andan itibaren “bu yaraların sarılması uzun yıllar gerektirecektir” düşüncesini doğuran bir tablo gözler önündeydi.
Yerel ve merkezi kamu güçlerinin ilk birkaç günde ortalıkta olmaması, genel görüntünün savaştan da beter, kontrolsüz oluşu ve duyarlı davranan, empati kuran iyiliksever vatandaşlarımızın gönderdiği yardımların koordinasyonsuzluk nedeniyle bazı cadde üstlerinde birikmesine rağmen bir sokak arkada bu yardımlara ihtiyaç duyanların bundan habersiz oluşları, bizde yardımların bir bölgede biriktirilmek yerine yaya veya küçük motorize ekiplerle direk kişilere ulaştırılması gerektiği düşüncesine vardırdı. İlk günden itibaren götürdüğümüz yardımları direk kişilere elden dağıttık. Aracımız boşalınca biriktirilen bölgelerden alıp yine direk kişilere ulaştırdık.
Çünkü hava soğuk ve yağmur acımasızdı ve insanlar insansı dürtüleri ile yakınlarını enkazdan çıkarmak, kendi canlarını sağ tutmak dışında herhangi bir yere gidebilecek durumda değillerdi. Su kesik, elektrik kesik, telefon-internet kesik, evler yıkılmış, ayaklar çıplak, üst baş açık, çeşitli yaralar ve büyük acılarla açlık, susuzluk ve soğuk arasında yaşam savaşı verirken bir sokak arkada veya önde olan yardımlardan haberdar bile değillerdi.
6 Şubat’tan Mart’ın ilk haftasına dek İzmir-Antakya arasında üç ayrı yardım aracını tek tek kişilere ulaştırmak suretiyle dağıttık. Bölgede çeşitli sokak ve caddelerde biriken atıl duran her türden yardımları aldık ve yine ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık. Telefonla birçok dostumuzdan yardım topladık ve bölgeye getirtip orada yine kişilere ulaştırdık. Mahallelerde küçük dağıtım ekipleri oluşturarak çeşitli mahalle ve köylere ulaştık.
Mart’ın ilk haftasında bir gerçeği kavradık: Yardımlar giderek azalıyordu ve muhtemelen kısa süre içinde bitecekti. Oysa depremzedelerin yaralarının sarılması çok uzun süre gerektirecekti ve temel yaşamsal sorunları yardımlar kesildikten sonra daha yakıcı hale gelecekti. Yurt içinden ve yurtdışından çeşitli kurum ve kuruluşlar ellerinden geleni yapmakla birlikte Nisan ayına geldiğimizde kurum ve kuruluş sayısında ciddi azalma gözlemleniyordu.
Bireysel yardım yapabilecek kaynaklarımız tükenmişti. Oysa yardıma ihtiyaç duyanların sayısında azalma yoktu. Süreç içerisinde insanların ihtiyaçları çeşitlilik göstermeye başlamıştı. Bölgede sağlam bina neredeyse yok, barınak yok, gelir yok, su yok, elektrik bir var bir yok, iş yok, eğitim yok, para yok, tahrip olan sinirler çok, gelecek belirsizliği çok ve umut yok denecek kadar az. Fakat insan yaşamının sürmesi için gereken malzemeler de yok. Günde üç öğün yemek veren özel ve tüzel kişiler olmasa açlık ve hastalık kaçınılmaz.
Bu deprem aldığı can ve mal yanında aynı zamanda koca bir tarih ve kültür mirasını da tahrip etti. Binlerce yıldır oluşan kültürü, tarihi, geleneği, ekonomiyi, sanatı, duyguyu, coğrafyayı yaraladı. Bu süreçte gördük ki, yıllardır konuşula gelen yerel ve merkezi kurum ve kuruluşlarımız, devletimiz, örgütlenmelerimiz çok yetersiz ve hazırlıksızmış. Oysa bunca köklü bir devlet geleneğimiz varken bu trajedi çok daha az acı ve daha az olumsuz şekilde sonuçlanabilirdi.
Afetler karşısında toplumsal bilincimiz yetersizdi. Afete hazırlık, afet sırasında yapılacaklar ve afet sonrasında yapılacaklar konusunda sınıfta kalmıştık. Sivil insanlar olarak, tüm iyi niyetimize rağmen hazırlıksızlığımız ve cehaletimiz sonuçların ağırlaşmasına neden olmuştu. Devlet olarak gereğince hazır olamamak, afet sonrasındaki yetersizlik sonuçların katmerli yaşanmasına neden olmuştu.
Bireysel yerine Kurumsal çabanın gelişen sorunlar karşısında daha olumlu sonuç oluşturacağı ve hem ihtiyaç duyulan yardımların sağlanması hem de oluşan yeni çeşitli sorunlar karşısında destek olmak üzere bir kurum kimliğinin oluşturulması düşüncemiz oluştu. Bir dernek kurma düşüncesi böyle oluştu. Fakat derneğimiz yalnız bir yardım derneği olmamalıydı. İhtiyaç sahiplerine yardım etmek sürdürülürken aynı zamanda toplumumuzda afet bilincinin oluşturulması, sivil ve kamu nezdinde bu bilincin eş güdümlü gereklerinin yapılması, arama-kurtarma, afet sonrası yerleşim ve insanların yaşamlarının tarihe, coğrafyaya, kültüre, geleneğe ve yeniliğe açık olarak sürdürülmesinin sağlanması, toplumda dayanışma, yardımlaşma kültürünün bir disiplin ve bilinç içinde sürdürülmesi, afet yasalarının Hukuksal bağlamda geleceği şekillendirmek üzere yenilenmesi, kent kültürünün buna göre biçimlendirilmesi, iyi insanların birbirlerine güvenlerinin ve toplumda güven duygusunun pekiştirilmesi, insan hakları, hayvan hakları ve doğaya saygı dahil tüm bu alanların iç içe ve birbirleriyle etkileşim içinde olduklarından hareketle uzun vadeli ve kapsayıcı bir dernek oluşturmamız ve uzun vadeli çalışmamız gerekecekti.
Ülkemizde depremzedeler dışında da yardıma muhtaç on binlerce insanımız var. Derneğimiz İyilik, dayanışma duygusunu bilinçle buluşturmaya çalışırken ihtiyaç sahibi her vatandaşımıza da yardım götürmeli, yaşamına katkı sunmalıydı. Bunu yaparken toplumumuzun kültürel alt yapısının gelişmesine, temel hakların ve vatandaşlık bilincinin yaygınlaşmasına da katkı sunmalıydı.
Bireysel olarak yardımda bulunan çeşitli arkadaşlar bir araya geldik. Gücümüzü birleştirerek topluma hizmet etmenin, ihtiyaç sahiplerine kurumsal kimlikle ulaşmanın daha olumlu sonuçlar doğuracağı düşüncesiyle derneğimizi kurduk.
Bu güne dek İzmir’deki depremzedelere ve çoğunluğu Hatay/Antakya-Defne-Samandağ-Kırıkhan olmak üzere daha azı Adana ve Maraş dahil depremzedelere Kahvaltı Kolileri, hijyen malzemesi, Giysi, ayakkabı, Su, Bilgisayar, Kitap vb. yardımları direk üstünde kişi adları yazılı olan koliler şeklinde kesintisiz olarak gönderdik ve hala göndermeyi sürdürüyoruz.
Ayrıca birçok proje başlığı ve taslağı hazırladık.
Henüz yolun başındayız, yolumuz uzun.
Dernek bünyesinde “Organizasyon Kurulu”, “Hukuk Kurulu”, “Eğitim Kurulu”, “Bilim Kurulu”, “Burs Kurulu”, “Sanat ve Tarih Kurulu”, “Arama-Kurtarma Kurulu”, “Sağlık Kurulu”, “Ekonomi Kurulu” oluşturmak ve yol aldıkça etkide bulunabileceğimiz her alanda çeşitli kurullar oluşturarak ülkemize hizmet etmeyi hedefliyoruz. Afet bilincinin gelişmesi, kültürel düzeyimizin, eğitim sistemimizin, demokrasimizin ilerlemesine, vatandaşlık bilincinin geliştirilmesine, adaletin, eşitliğin, kadın ve çocuk haklarının sağlanmasına ve toplumuzda dayanışma-yardımlaşma duygularının disiplinli bir bilince dönüşmesine katkı sunmak istiyoruz.
Bunun için sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle, aydınlarla, okullarla, kurumlarımızla işbirliği ve güç birliği yaparak çeşitli projeler oluşturmayı hedefliyoruz.
Bir yandan ihtiyaç sahiplerine yardımlarımız sürerken bir yandan toplumsal projelerimizle ülkemizdeki sorunların giderilmesi üzerine ulusal ve yerel projeler üzerine çalışıyoruz.
Ülkemizin iyiliksever, duyarlı aydın insanlarının aramıza katılması, destek olması, bilgi paylaşması, etkinliklerimizde yer alması, bağış yapması bizi onurlandırmakla birlikte, umudumuzu ve gücümüzü arttıracaktır.
Kuruluş amacı itibariyle ortak zeminde buluşmamızın olası olduğu her sivil kuruluş ile ortak projelerde çalışmaya ve platform oluşturmak da bizi mutlu edecektir.
Yüreği ve aklı iyilikle dolu herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyoruz.
KURUCULARIMIZ 1.Semir Rende (Gıda üreticisi)-Başkan 2.Banu Özkaya Yetiş (Eczacı)-Başkan Yardımcısı 3. Selma Cengiz Rende-(Emekli Bankacı)-Sayman 4.Özgür Ekin Çakır-(Sosyolog)-Yön.Kur.Üyesi 5.Kedir Buldu (Gıda işletmecisi)-Yön.Kur.Üyesi 6.Nedim Çiçek-(İhracatçı)-Üye 7.Önder Avcı- Eğitim Kurumu yöneticisi-Üye